
Yönetmen: Xavier Dolan
Senaryo: Xavier Dolan
Oyuncular: Xavier Dolan, Anne Dorval, François Arnaud, Suzanne Clement
Vizyon Tarihi: 2009 (Avrupa), 2010 (Türkiye)
"Biz annemizi tanımadan sevdik. Son bir hoşçakaldan sonra, sevginin ne kadar derin olduğunu anladık."
Guy de Maupassant'ün bu sözleriyle başlıyor film, Cannes Film Festivali ödüllü. Eşcinsel bir genç başrolde (Hubert) ve başrolü yine hakkını vererek Xavier Dolan'ın kendisi oynuyor. Filmlerinin başrolüne çok yakışıyor Xavier, oyunculuğu da senaristliği, yönetmenliği kadar iyi. Kesinlikle sanat yapıyor. J'ai tue ma mere izlerken ve izledikten sonra bir sanat eserini yaşamış hissi bırakıyor geride. Müzikleri de duygusal yoğunluğa sokacak kadar başarılı.

Anne olarak zaten yapması gerekenleri fazladan iyilik olarak gören ve bunları diğer gençlerle kıyaslamalarla dile getiren bir anne. Zaten Hubert kendini kameraya kaydettiği sahnelerden birinde şunları söylüyor:
"
"
Film boyunca Xavier'ın profesyonel yönetmenliğiyle anlatımıyla fark ediyorsunuz ki anne ile çocuk arasındaki ilişki kesinlikle bir aşk. Aşktan farksız. Hubert annesiyle anlaşamıyor, sürekli tartışıyor hatta bazen sinirli olduğu anlarda annesini sevmediğini düşünüyor ya da annesinin kendisini sevmediğini ama kopamıyor da annesinden, bir gün gelip sarılıp ağlıyor, seni seviyorum diyor defalarca annesine. "Onu sevdiğim doğru ama bu bir evladın sevgisi değil. Bu çılgınca eğer biri onu incitirse, o insanı öldürebilirim. Kesinlikle." ve yine kendini kameraya çektiği bir gün bunları söylüyor.

Anne tarafından da bakabilmemizi sağlamış bir film, tek başına çocuğunu büyüten bir anne var. Yatılı okuldan çocuğunun kaçışı için okul müdürü tarafından neden evlenmiyorsunuz, başında bir baba olması daha iyi olur gibisinden iğnelenerek konuşulan nasıl anne olması gerektiği söylenen bir anne. Oğlunun eşcinsel olduğunu başkasından öğrendiğinde yıkılırcasına üzülerek dertleşiyor arkadaşıyla:
"Neden Hubert'in garip olduğunu anladım. Titanic gösterime girdiğinde Leonardo'ya takıntılı hale geldi. Ona ingilizce bir mektup yolladı. Çok hoş..."
Yine de belli etmiyor uzun bir süre oğluna, bunu öğrendiğini. Hubert onu anneliğini anlamıyorum diye suçladığında da " Asla anlayamacaksın çünkü çocuğun olmayacak" diye eşcinsel olduğunu bildiğini belli ettiğinde de fazladan tek tepkisi bunu Hubert'ın kendisinin söylemediğine başkasından duyduğuna kırıldığı oluyor.
Filmde daha anlatılamayacak kadar çok detay ve etkileyici replik var. Hubert'ın yatılı okula gönderdiği için annesine sitemle "Ben bugün ölsem ne yapacaksın?" diye sorması ve annesinin Hubert gittikten sonra "Yarın öleceğim" diye cevap vermesi. Oldukça duygu yoğunluğu yaşatacak bir film. Her anne ve çocuğun izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.
Hubert ve sevgilisinin sevişme sahnesinden bile sanatsallık akıyor. Sanat aşığı insanları kesinlikle etkileyecek bir sahne. Resim yaparken boyalı vücutlarla sevişmeye başladıkları sahne:
Hubert'ın öğretmeniyle olan arkadaşlığı da filmde güzel bir ara konuydu. Hubert'a okumasını söylediği kitaptaki sözler çok etkileyiciydi:
İmdb Puanı: 7,4
Filmin Öne Çıkan Repliği:
"Bu hayatta sadece kendi içindeki düşman ölüdür. Onu dizginleyen tek şey sanattır. İyi sanatçılar mıyız?''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder