Ünlü çiftin ayrılığı, Helena Bonham Carter'ın menajeri tarafından açıklandı. Öncesinde, Tim Burton'ın aldattığı haberleri, başka bir kadınla öpüşürken magazin tarafından çekilen fotoğrafıyla birlikte yayımlanmıştı.
Tim Burton'ı bilenler bilir; her filminde Johnny Depp ile birlikte, eşi, artık eski eşi Helena Bonham Carter'a rol veren bir yönetmen olmuştur.
Tim Burton filmlerinde Helena Bonham Carter ve Johnny Depp
Sinemada Tim Burton, Johnny Depp, Helena Bonham Carter birbirinden ayrı tutulamayan, üçü birlikte harika fantastik filmler ortaya çıkaran isimlerken Tim Burton ile Helena Bonham Carter'ın özel hayattaki birlikteliklerini sona erdirmeleri Tim Burton'un kendine özgü fantastik tarzını sevenleri merak ettiren bir haber oldu. Helena kadar, Tim Burton filmlerine yakışacak fantastik tarzı ve tipi olan bir kadın oyuncu bulmak zor. Bakalım Tim Burton-Helena Bonham Carter ayrılığı sadece özel hayatta mı kalacak? Yoksa Burton'ın filmlerinde de Helena yerine yeni bir kadın yüzü mü göreceğiz? Görsek bile Helena'dan sonra yeni bir yüzü benimseyebilecek miyiz?
Tim Burton & Helena Bonham Carter
Helena Bonham Carter her zaman fantastik, marjinal karakterlere en yakışan isim olmuştur: Harry Potter'daki Cadı Bellatrix Lestrange, Fight Club'daki Marla Singer, Sweeney Todd'daki Mrs.Lovett, Alice Harikalar Diyarındaki Red Queen'di o. Tim Burton ise fantastik, marjinal karakterlerin hikayelerin yaratıcısı Ünlü Yönetmen. Eğer ayrılıkları iş hayatlarına da yansırsa Tim Burton filmleri Helena'sız eksik kalacak.
"-Sen bilimin, bizi bilinmeyenlere götürdüğünü söylemiştin."
"-Bu şeyler nasıl uyum sağlayacağını öğrenmeli, Murph. Tıpkı hepimiz gibi."
"-Ay'a indiğimize inanmıyor musunuz?" "-Bence o zekice kurgulanmış bir propagandaydı. Sovyetler, o işe yaramaz makinelere ve roketlere yaptıkları yatırımlar yüzünden kendilerini iflasa sürüklediler.20. yüzyıldaki gereksiz ve müsrif harcamaların tekrarlanmasını istemediğimiz için çocuklarımıza şu anki dünyamızı öğretmemiz gerekiyor. O durumlara sürükleyecek masalları değil." "O işe yaramaz makineler diye bahsettiklerinizden birisi, MRI makinesiydi. O makinelerden kalmış olsaydı, doktorlar karım ölmeden önce beynindeki kisti önceden görebileceklerdi. Ve kendisi de şuan benim yerime, burada oturup söylediklerinizi dinleyebilirdi."
"Çocukken, her gün yeni bir şey yapıyormuşuz gibi geliyordu. Mesela bir alet, bir fikir bulunurdu. Her gün, yılbaşı gibiydi. Ama 6 milyar insan. Bir hayal etmeye çalışsana. Ve herkes, hepsine sahip olmaya çalıştı."
"Dünya atmosferinin yüzde sekseni nitrojen. Üstelik biz, nitrojen solumuyoruz bile. Ama küf soluyor. Ve soludukça, havadaki oksijen seviyesi azalıyor. Aç kalacak olan insanlar önce nefessizlikten boğulacaklar. Ve kızının nesli dünyada yaşayan son varlıklar olacak."
"Satürn'ün yakınında, uzay-zamanın bükülmesi." "Solucan deliği mi?" "48 yıl önce ortaya çıktı." "Peki, nereye doğru çıkıyor?" "Başka bir galaksiye. Solucan delikleri, doğal yollarla kendileri oluşamazlar. Oraya birisi koymuş işte." "Onlar mı?" "Ve onlar her kimse, bizi kolluyorlar gibi gözüküyor. O solucan deliği, başka yıldızlara yolculuk etmemizi sağlayacak."
"Zaman görecelidir, tamam mı? Genişleyebilir, büzülebilir... ama geriye doğru akamaz. Akamaz işte. Tıpkı zaman gibi, boyutlar arası geçiş yapabilen tek şey; yer çekimi." "Bizi buraya kadar getirten varlıklar yerçekimi sayesinde bizimle iletişime geçiyorlar, değil mi?" "Evet." "Bizimle gelecekten konuşuyor olabilirler mi?" "Belki." "Eğer onlar yapıyorsa..." "Onlar mı? Onlar beşinci boyuta ait varlıklar. Zaman, onlara göre farklı bir fiziksel boyut olabilir. Onlara göre geçmiş, bir kanyonda çıkmak olabilir. gelecek ise bir dağa tırmanmak olabilir. Ama bunlar bize göre değil, tamam mı?
"Ölümden korkmuyorum. Ben yaşlı bir fizikçiyim. Zamandan korkuyorum."
"Aşk, bizim icat ettiğimiz bir şey değildir. Aşk, gözlemlenebilir, çok güçlüdür. Bunun da bir anlamı olması gerekiyor. Sevginin tabii bir anlamı vardır, eğer toplumsal yararı ve çocukların varsa.""Biz, ölmüş insanları da seviyoruz. Bunun toplumsal yararı ne?""Yok. Belki de bu daha büyük bir anlam içeriyor. Belki henüz anlayamadığımız bir şey. Belki de bu bizim bilinçli olarak algılayamadığımız bir üst boyutun kanıtıdır, bir eseridir. Yıllardır görmediğim, tanıdığım birisi için kainatı aşıp geldim. ki bu insan muhtemelen ölmüş olabilir. Aşk, bilinçli olarak boyutlar arası, zaman ve uzayın ötesine geçirebildiğimiz tek şeydir. Henüz anlayamasak bile, belki aşka güvenmeliyiz."
Oyuncular: Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Ellen Burstyn, Jessica Chastain
Vizyon Tarihi: 7 Kasım 2014 (Türkiye vizyonu)
Bilim, özellikle fizik ilginizi çekiyorsa kesinlikle kaçırmamanız gereken bir bilimkurgu- dram filmi Yıldızlararası. Senaryosu Nolan kardeşler tarafından yazılsa da filmin bilimsel kurgusuna Dünyaca ünlü Fizikçi: Kip Thorne, yapımcı olarak el sürmüş.
Sinema çekimleri o kadar muhteşem ki sanki kendiniz uzaya çıkmışçasına heyecan duyuyorsunuz. Uzaya gitmeden bunu tattırıyor film. Uzaya fırlatılan aracın geri sayımla ve büyük bir gürültüyle fırlatılmasından sonra atmosferi geçerek uzaya girmesiyle sinemanın birden derin bir sessizliğe büründüğü bir sahne vardı. O sahnede sesli ortamdan birden derin bir sessizliğe geçiş yaparak, uzayın sessizliğini ve ıssızlığını muhteşem hissettirmişler. Evde izlenince aynı etkiyi yaratır mı bilemiyorum ama sinemada izlerseniz kesinlikle siz uzaya çıkmışsınız gibi uzayı hissedeceksiniz. İşte bu yüzden sinemada izlenilmesi gereken bir film.
Daha birçok deneyim tattırıyor seyirciye, insan ırkı olarak o çok merak ettiğimiz ve henüz içine girebilmeyi başaramadığımız karadeliğin içine girip ordan çıkma deneyimini yaşatacak bir film. Solucan Deliğinin içerisine girerek, zamanın çalkalanmasının heyecanını yaşatacak bir film. Beşinci boyuttan bir canlıya tanık olacağınız bir film. Yerçekimi, ve dördüncü boyut olan zaman. Tüm bu kavramları heyecanla tattırıyor. Ayrıca şuana kadar hiçbir bilim kurgu filminde duygulanmadıysanız, bu ilk olabilir.
Bazı eleştirilerde bilimsel kurgusunda yanlışlıklar tespit edilerek kötü eleştirilmiş, ama sanırım onlar sinemayla belgeseli karıştırıyorlar ve sinema eleştirisi yapmaya kalkıyorlar. Sinemanın gerçeği yansıtmak gibi bir zorunluluğu yoktur. Harry Potter gibi gerçekle hiç alakası olmayan filmler kült hale gelmiştir. Yani "gerçekte bir insan karadelikten sağ çıkamazki" gibi eleştiriler, laf kalabalıklığı oluyor. Zaten sinemanın güzelliği bu, yaşayamadığımız veya yaşayamayacağımız deneyimleri yaşatmak. Kötü eleştiriyi hak etmeyecek derecede bir yapım olduğunu düşünüyorum, son zamanlarda vizyonda onca kötü film varken.
İmdb Puanı: 8,9 Filmin Öne Çıkan Repliği: "Zaman ve mekanı aşabilen tek şey SEVGİdir".
"Nick'in sevdiği kız aslında ben değildim. "Havalı Kız" dı. Erkekler kızlara iltifat etmek için hep bu lafı kullanır. "Havalı bir kız." Havalı Kız seksidir. Havalı Kız her yola gelir. Havalı Kız eğlencelidir. Havalı Kız erkeğine hiç kızmaz. Boynu bükük hâlde hep gülümser, hep sevecendir... Sonra da kocasının aleti için ağzını açar. Kocası neyi severse, o da onu sever. Bir bakmışsın, kadın da tuhaf müzikler dinler ve fetiş manga sever. Adam porno seviyorsa, kız alışveriş yapmayı seviyordur. Futbol muhabbetine katılıyordur ve Hooters'da kanat yemeye itiraz etmez. Nick Dunne'la tanıştığımda Havalı Kız istediğini biliyordum. İtiraf etmeliyim ki, onun için bunu denemeye hazırdım. Özel bölgeme ağda yaptım. Kutu bira içip, Adam Sandler filmleri seyrettim. Soğuk pizza yedim, 34 beden kaldım..." "Esprili erkekleri severim, espri yapanları değil." "-Demek eşinin burada hiç arkadaşı yok. Soğuk bir tip midir kendisi? Üst tabaka takıldığı için insanlar onu itici bulur mu? - Karmaşık bir insandır. Standartları yüksektir. Kendin de öyle değilsen bazen çıldırmamak elde değildir." "Herkes bize defalarca söylemişti evlilik emek ister diye. Hoşgörü ve çok emek." "Nick, seni anlamıyorum. Neden beni olmak istemediğim bir insan gibi davranmaya zorluyorsun? Dırdır eden şirret kadın. Sıkboğaz eden kaltak. Ben o kadın değilim. Ben senin eşinim." "Kocamın foyası ortaya çıktı. New York'taki ev kelepir gitti, güvence hesabımdaki son parayla da ona o barı aldım. Şu ana dek bar sadece para yiyor. Nick beni canı istediğinde seks için kullanıyor. O da olmasa onun için varlığımla yokluğum bir. Dün akşam, çaresizlikten zavallılığa terfi ettim. Sevmediğim o insanlara benzedim. Dalga geçtiğim kadınlara dönüştüm."
"Nick beni istemiyor ama boşanalım da diyemiyor. Ona göre ben barının sahibiyim, onun tek para kaynağıyım. Evlilik anlaşması imzalatan kaltağım."
"Amerikalılar hamile kadınlara bayılır. Sanki bacaklarını açmak çok zor bir şey."
"Cesedimi bulduklarında, Nick Dunne'ın, sevdiği kadını bir çöp gibi attığını öğrenecekler. Diğer itilmiş, kakılmış, istenmeyen kadınlar gibi suyun dibini boyladığımı."
"İki insan birbirini sevdiği hâlde ilişkilerini yürütemiyorsa işte asıl trajedi budur."
1877-1880 yılları Muybridge, tek başına oluşturduğu büyük ve karmaşık bir aletle bir atın devirgenliğini kaydederek ilk sinematografik çalıştırmayı gerçekleştirmiş oldu.
Bunu başarabilmek için cam tabakanın üzerine nemli kolodyum maddesi koymuştur. Bu mutlaka gerekli olan 3 şeyden biriydi. Diğer 2 şey ise kuru emülsiyon ve sabit bir tavan oluşturmasıydı. Sonraki yıllarda hızladaha modern modelleri yapılacak olan kamera ilk kez böyle ilkel bir görünüm içinde kullanılmaya başlandı.
1928 yılında sessiz film sanatsal açıdan doruk noktasına ulaştı.
1930'dan 1940'a kadar sinema dilinin ortak biçimi geniş olarak Amerika Birleşik Devletleri'nden gelişme göstermiştir. Bu Hollywood'un zaferidir. Bu zaman içerisinde Fransız Sineması da ilerleme görmüştür. Bu zaman zarfında Sovyet, İngiliz, Alman ve İtalyan sinemaları içinde de gösterişli ürünler ortaya çıkmıştır. Ancak bunlar Amerikan ve Fransız filmleriyle boy ölçüşmekten uzak yapımlar olmuştur.
Bu sinemalarda sesli film 2.Dünya Savaşı öncesi döneme damga vuracaktır.
1940-1950 yıllarında sinemada tam bir devrim yaşandığını söylemek abartı olmaz.
Sinema, zamanın tarafsızlığıdır. Fotoğraf, zamanı mumyalarken sinemayla ilk kez olarak nesnelerin görüntüleri onların sürekliliğinin görüntüleridir.
Sinemanın geçmişine şöyle bir gözattığımızda karşımıza çıkan en ilgi çekici şey onun edebiyat ve tiyatro dallarının mirasçısı olduğudur. Sinemanın başlangıç materyali, romanlara veya yorumlara dayanmaktadır. kaynak: Andre Bazin'in "Sinema Nedir?" kitabı.
Malefiz:"Aurora? Buraya gel. Sana söylemem gereken bir şey var. Bu dünyada kötülük var. Ve seni bu kötülükten koruyamam."
Malefiz:"Gerçek aşkın öpücüğü mü? Hâlâ çözemedin mi? Onu öyle lanetledim, çünkü böyle bir şey yok. "
Aurora:"Orada olduğunu biliyorum. Korkma." Malefiz:"Korkmuyorum." Aurora:"Çık öyleyse." Malefiz:"Ya sen korkarsan?" -"Gerçek aşk diye bir şey yok." -"Nefret ve intikamımın içinde öyle kaybolmuştum ki. Kalbimden kalanı da sen çaldın. Şimdi ise seni sonsuza dek kaybettim."
Oscar ve Grammy'den sonra en çok bahsedilen ve izlenen, 11 Ocak 2015 tarihinde gerçekleşecek olan ödül töreni Golden Globe'un bu yılki adayları belli oldu. Liste şöyle; En İyi Film (DRAMA) :
Boyhood Foxcatcher The Imitation Game Selma
Rosamund Pike, Gone Girl
The Theory of Everything En İyi Kadın Oyuncu (DRAMA) : Jennifer Aniston, Cake Felicity Jones, The Theory of Everything Julianne Moore, Still Alice Rosamund Pike, Gone Girl Reese Witherspoon, Wild En İyi Erkek Oyuncu (DRAMA) : Steve Carell - Foxcatcher Benedict Cumberbatch - The Imitation Game Jake Gyllenhaal - Nightcrawler David Oyelowo - Selma Eddie Redmayne - The Theory of Everything En İyi Film (KOMEDİ-MÜZİKAL) : Birdman The Grand Budapest Hotel Into the Woods Pride St. Vincent En İyi Kadın Oyuncu (KOMEDİ-MÜZİKAL) : Amy Adams - Big Eyes Emily Blunt - Into the Woods Helen Mirren - The Hundred-Foot Journey Julianne Moore - Maps to the Stars Quvenzhané Wallis - Annie En İyi Erkek Oyuncu (KOMEDİ-MÜZİKAL) : Ralph Fiennes - The Grand Budapest Hotel Michael Keaton - Birdman Bill Murray - St. Vincent Joaquin Pheonix - Inherent Vice Christoph Waltz - Big Eyes En İyi Animasyon : Big Hero 6 The Book of Life The Boxtrolls How to Train Your Dragon 2 The LEGO Movie En İyi Yabancı Film : Force Majeure Gett: The Trial of Viviane Amsalem Ida Leviathan Tangerine Manderin En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu : Patricia Arquette - Boyhood Jessica Chastain - A Most Violent Year Keira Knightley - The Imitation Game Emma Stone - Birdman Meryl Streep - Into the Woods
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu : Robert Duvall - The Judge Ethan Hawke - Boyhood Edward Norton - Birdman Mark Ruffalo - Foxcatcher JK Simmons - Whiplash En İyi Yönetmen : Wes Anderson - The Grand Budapest Hotel Ava Duvernay - Selma David Fincher - Gone Girl Alejandro González Iñárritu - Birdman Richard Linklater - Boyhood
En İyi Senaryo : Wes Anderson - The Grand Budapest Hotel Gillian Flynn - Gone Girl Alejandro González Iñárritu, Nicolás Giacobone, Alexander Dinelaris and Armando Bo - Birdman Richard Linklater - Boyhood Graham Moore - The Imitation Game En İyi Şarkı: Big Eyes – Big Eyes (Lana Del Ray) Glory – Selma (John Legend, Common) Mercy Is – Noah (Patty Smith, Lenny Kaye) Opportunity – Annie Adaylardan Gone Girl hakkındaki incelemeyi bu linkten okuyabilirsiniz: http://sinemadvdde.blogspot.com.tr/2014/10/oscar-icin-iddiali-bir-film-gone-girl.html
"Adım Dexter, Dexter Morgan. Beni içinde bulunduğum yola ne soktu bilmiyorum ama bu neyse içimde büyük bir boşluk bıraktı. İnsanlar ikili ilişkilerde birbirlerini kandırıyorlar ama ben sanki hepsini kandırabiliyorum ve bunu da gayet iyi yapabiliyorum."
"Ortaklar karşımıza birçok değişik şekilde çıkar. Birçok sebepten ötürü birbirimize bağlanırız. Fakat bir ortaklığın yürümesi için bir kişiyi hayatına almakla kalmayıp aynı zamanda onu olduğu gibi kabul etmelisin." "Onlara bakınca öylesine kolay görünüyor ki başka bir insanla bağ kurmak. Sanki hiç kimse onlara, bunun dünyadaki en zor şey olduğunu söylememiş." "Yalnız bir insan rolüne bürünmeyi seviyorum. Tamamen yalnız... Belki kıyamet sonrası, belki de bir salgın hastalıkta veya normal davranmamı gerektirecek herhangi birinin kalmadığı bir zamanda gerçek kimliğimi saklamaya gerek kalmayacak. Özgürlük öyle birşey olmalı." "Kurallar yalnızca bir teori, bir fikir." "Korku ve aşktan daha güçlü bir insani duygu yoktur. Birçok açıdan, pek farkları yoktur. İkisi de insana akıl almaz şeyler yaptırabilir." "Bu hayatta bir şeylere anlam katan tek şeydir aşk." "Çevremdeki insanların sürekli olarak birbirleriyle çeşitli bağlar kurduklarını görüyorum, arkadaşlık veya aşk gibi. Fakat insanlar arası bu ilişkiler daima farklı yeni sorunlara yol açar.. Sorumluluk, paylaşım…"
Yıllar önce Brad Pitt'le birlikte rol alacağı bir filmin ardından oyunculuğu bırakacağını, çocuklarına vakit ayırmak istediğini söylemişti Angelina, ve ne yazık ki bu kararında kesin olduğunu yeni bir açıklama yapmasıyla öğrendik. Brad Pitt'le kamera karşısına geçtiği http://sinemadvdde.blogspot.com.tr/2014/07/angelina-jolie-ve-brad-pitt-yeniden.html linkteki filmin çekimleri çoktan başladı ve ardından Angelina'nın "oyunculuğu bırakıyorum" haberi geldi. Salt 2'de rol alacağını ve üzerinde yıllardır çalıştığı bazı film projeleri olduğunu, bunlardan sonra oyunculuk kariyerini sonlandıracağını, yönetmenlik kariyerine odaklanacağını dile getirdi. "Kamera önünde hiçbir zaman kendimi rahat hissetmedim. İlgi merkezi olmayı ve kamera önünde bulunmayı sevmiyorum. İyi filmler çekebileceğimi düşünüyorum. Çünkü yönetmen koltuğunda kendimi daha rahat ve mutlu hissediyorum." diye konuşan Angelina her ne kadar kendini kamera önünde rahat hissetmese de bunu filmlerinde bizlere yansıtmadığı kesin. Girl İnterrupted'daki, Gia'daki oyunculuğunu kendini rahat hissetmezken yaptıysa rahat hissetse daha ne kadar fazla, sinema dünyasının gözbebeği olabilirdi? Ekranın unutulmayacak yüzlerinden Jolie. Şimdilerde önüne geçen isimler olsa da bir zamanların "güzellik" denilince ilk akla gelen ismi. Yıllarca "Dünya'nın En Güzel Kadını" unvanı layık görülmüş bir aktris. 90'lar gençliğinin Lara Croft Tomb Raider'ı.
Tomb Raider, Wanted, Salt, 60 Saniye...
Aksiyon Filmi denilince muhtemelen akla ilk gelen Aktris Angelina Jolie. Aksiyon filmlerine bu denli yakışmak konusunda aktrisler arasından, Angelina'nın yanına yaklaşan bir isim bile olmadı henüz. O Lara Croft rolünü bıraktıktan sonra Tomb Raider hala çekilemedi. Yıllardır yeni başrol arayışı içindeler diye duyuyoruz. Kimler sayılmadı yeni Lara Croft'un yerine: Megan Fox, Mila Kunis... Yıllar geçti ama duyduğumuz isimler söylentide kaldı. Hiçbiri Angelina'nın yerini doldurmazdı çünkü. Angelina kadar Lara Croft olamazlardı.
2010 yılında Turist filminde rol aldıktan sonra 4 yıl süren bir özleme bıraktı ekranlardaki yerini. Bu 4 yıl içinde sinemadan uzak kalmadı, yönetmenlik yaptı; "Kan ve Aşk" filmi ile. Ancak yüzünü ve oyunculuğunu fazlasıyla özletti. Ve 4 yılın ardından 2014'de Maleficent (Malefiz) ile ekranlara geri dönüşüyle ilk haftadan sadece ABD'de $69,431,298 hasılat elde etmesinden ekranlarda ne kadar özlendiğini daha iyi anladık. Şüphesiz ki oyunculuğu bıraktığında yeri doldurulamayacak ve sinema sanatı yaşadığı sürece hep adı anılacak unutulmaz bir aktris. Angelina'nın yönetmenliğini yaptığı 26 Aralık'da vizyona girecek filmin bilgisine bu linkten ulaşabilirsiniz: http://sinemadvdde.blogspot.com.tr/2014/11/angelina-jolie-yonetmenliginde-yeni-bir.html
Gladyatör, Akıl Oyunları, Noah gibi filmlerin başrolünden tanıdığımız başarılı oyuncu Russell Crowe bu defa yönetmen koltuğunda. Film"The Water Diviner", Türkçe vizyon adıyla; "Son Umut".
Russell Crowe yönetmenliğini yaptığı filmde aynı zamanda başrolü de oynuyor. Çanakkale Savaşı'ndan sonra kaybolan 3 çocuğunu bulmak için Türkiye'ye gelen bir Avustralyalı çiftçi rolünde. Filmde yer alan Türk isimler ise şöyle: Oyunculardan;
Cem Yılmaz "Jemal" rolünde
Deniz Akdeniz "İmam" rolünde
Yılmaz Erdoğan "Hasan" rolünde
Birol Tarkan Yıldız "Türk Subayı" rolünde
Fatih Uğurlu "Ömer'in Adamı" rolünde
Yunus Emre Soğukkanlı"Ömer'in Adamı" rolünde
Ümit Demirbaş"Ömer'in Adamı" rolünde
Özcan Özdemir "Asker" rolünde
Yapımcılardan;
Ali Akdeniz
Castingden;
Pınar Çelik
Sanat Yönetmenlerinden;
Çağrı Aydın
Yardımcı Yönetmenlerden;
Melisa Kurtay
Dünyaca ünlü bir oyuncunun ilk yönetmenlik filmi muhtemelen ses getirecek ve böyle bir filmde Türk sinemacıların yer alması sevindirici. Filmin vizyon tarihi: 26 Aralık 2014
Oyuncular: Bette Davis, Marilyn Monroe, Anne Baxter, Gary Merrill
Vizyon Tarihi: 1951
Bugüne kadar 10 Kez Oscar Ödülüne aday gösterilmiş sadece üç aktris var: Katherine Hepburn ve Merly Streep ile beraber; BETTE DAVİS. Orjinal ismi "Academy Award of Merit" olan Oscar Ödüllerine bile Oscar isminin verilişinin Bette Davis ile başladığıyla ilgili bir söylenti var günümüzde. Bu söylentiye göre Bette Davis, Akademi Ödülü olan heykelciği alırken heykelciği ilk kocası Harmon Oscar Nelson'a benzetmiş ve o günden sonra Akademi Ödülleri, Oscar Ödülleri ismiyle verilmeye başlanmış.
Bette Davis'li All About Eve ise 23.Oscar Ödüllerinde 14 dalda ödüle aday gösterilmiş ve bunların 6'sında Oscar kazanmış bir yapım. Ayrıca 4 kadın oyuncusunun birden Oscar'a aday gösterildiği, oyunculukları sıkılmadan izlenecek başarıda bir film All About Eve. Siyah beyaz çekimleri olan, günümüz filmlerinin filmin önüne geçen kurtarıcı soundtracklerine sahip olmayan, ama buna rağmen günümüz filmlerini hala ezip geçebilecek güçte olan bir film. Şüphesiz bunda oyunculukların etkisi çok büyük. Bette Davis'i izlemek anlatması zor bir keyif.
All About Eve filmine ve başrol oyuncusu Bette Davis'e olan hayranlık günümüzde ünlü yönetmenlerde bile bulunuyor. Şimdilerde sinemasına bizlerin hayranlık duyduğu Pedro Almodovar'ın, Romy Schneider ile Bette Davis'e armağan ettiği filmi Todo Sobre Mi Madre'yi izlerseniz All About Eve sahneleriyle başlayan bir açılışla (aşağıdaki videoda bulunan sahne) ve başrol oyuncusu Huma'nın Bette Davis göndermesiyle karşılacaksınız: "Sigara içmeye Bette Davis'e benzemek için başladım. 18 yaşımda baca gibi tüttürüyordum..."
All About Eve'nin spoilerlı içeriğini anlatmaya geçmeden önce, bu filmin repliklerine kadar tiyatro içeren bir film olduğunu söylemek istiyorum. Tiyatroya ve sinemaya ilgisi olan herkesin izlemesi gereken bir film. Biraz da Bette Davis'in film dışında gerçek hayatında bir yorumunda dediği gibi:
''Hollywood'da insanların en iyi rol yaptığı yer partilerdir." Sahnedeki oyunculuğun sahnede kalmadığını, samimiyetsizliği, hırsı izleyeceğiniz bir film. Biraz da komedi. Güldürebilecek replikler de oldukça mevcut filmde.
SPOİLER İÇEREN İNCELEME:
Filmde Bette Davis, Margo Channing rolünde. Kariyerinin zirvesinde bir tiyatrocu.
Margo Channing rolünde Bette Davis
Sigara içişi ve alaycı tebessümüyle aklınıza kazınacak bir karakter. Huysuz, ama bu huysuzluğunun sebebi; gerçekçiliği. Kendini oyunculuğa, kariyerine çok kaptırmışken kadınlığını ihmal ettiğini düşünen bir aktris. Öyle ki kariyeri, sevdiği adam ve kadınlığı ilişkisinde şu sözleri söylüyor:
" Bir kadının kariyeri tuhaf. Daha hızlı gitmek için yolda bıraktığın şeyler. Tekrar kadın olmaya dönüce yine onlara muhtaç olacağını unutuyorsun. Bu bütün dişiler için ortak bir kariyer, beğensek de beğenmesek de. Kadın Olmak. Er ya da geç, o işte çalışmalıyız. Kaç başka kariyerimiz olsa da ve olmasını istesek de. Ve son analizde; yemekten önce veya yatakta dönünce bakıp onu göremedikten sonra hiçbir şeyin önemi yok. O olmadan kadın değilsin. Bir defter dolusu gazete küpürüsün, ama kadın değilsin. Perde yavaşça kapanır. Son."
Yakın arkadaşı Karen bir gün Margo'nun yanına kulise doğru giderken, Margo'nun tüm filmlerini ayakta izlediğini söyleyen Eve adında bir kızla tanışıyor. Onun bu hayranlığını görmezden gelemiyor ve Margo'yla tanıştırmak için kulise götürüyor. Eve kulis kapısının dışında beklerken içeride geçen diyaloglarda Joseph L. Mankiewicz tarafından yazılanBette Davis'in replikleri yine oldukça etkileyici. İmza almak için toplanan hayranlara yaptığı benzetmeleriyle Margo Channing karakterini nasıl da özgün kılıyor: "İmza delileri. İnsan değil bunlar. Sırtlanlar gibi grup olarak dolaşan hayvanlar. Onlar kimsenin hayranı değil. Islahevlik insanlar. Onlar kimsenin seyircisi değil. Ne bir oyun, ne de bir film görürler. İçerde yeteri kadar kalmazlar." Margo aynı zamanda güldürebilen sempatik de bir karakter. Filmin ortalarına kadar yer alan, ama daha sonra gözükmeyen yardımcısı da en az kendisi kadar sempatik. Eve, kulisten içeriye girdiğinde ve Margo'yla tanıştığında Margo'nun "Bu da sevgili dostum ve yardımcım Bayan Birdie Coonan." demesi üzerine yardımcısı "Ah tanrım! Böyle olduğu zaman bir anda Hamlet'in annesini oynamaya başlar" diyor Margo için, bunun üzerine güldürüyor ve düşündürüyor; bir insan başarılı bir oyuncuysa rolü sahnede bırakır mı ki? Yoksa gerçek hayatına da uygular mı? Zaten film tamamen bunu gösteriyor bize. Başta Margo'nun hayranıymış rolü yaparak içlerine sızan Eve, Margo'yu adım adım izliyor, hayatının rolünü Margo ve Margo'nun arkadaşlarına yaparak tüm sinsiliğiyle sahnelere geçiyor, Margo'nun döneminin bitişini hızlandırıyor ve Eve dönemini başlatıyor. Eve rolündeki Anne Baxter'ın oyunculuğu da o kadar başarılı ki Eve rolüyle bütünleşmiş sanki, bu filmden sonra bir daha sevilebilmiş mi insan merak ediyor...
Eve rolünde Anne Baxter
Margo Eve'deki tersliği zamanla fark ederken yardımcısı Birdie dışında herkes Eve'i savunuyor. Genç, güzel ve zeki bir kadının erkekleri kandırabileceğini, ama bir kadını kandırmasının mümkün olmadığını görüyoruz filmde. Margo, kendisinin çıkışlarını anlamayan, eve hakkındaki bu çıkışlarına "paranoya" diyen ve Eve'i masum bir çocuk olarak gören sevgilisi Bill'e; " Kadın olmadığın çok açık. Ama ben bir kadınım" diyerek bu durumu özetliyor: Kadınlarda erkeklerden farklı bir durum vardır: Kadınsal Hisler. Bir kadın başka bir kadının samimiyetsizliğini hissedebilirken; bir erkek, bir kadının sahte samimiyetine kolaylıkla kanabilir. Bir kadının timsah gözyaşları ancak bir erkeği kandırabilir... All About Eve buna güzel bir örnek.
Marilyn Monroe'un ise filmde çok ufak birkaç diyalogdan ibaret rolü var. Sanat için değil şöhret için oyunculuk seçmelerine katılan, zengin bir erkeğin yanında taşıdığı saf kadın rolünde. Filmin sonu ise bağlanabilecek en güzel şekilde bağlanmış, Eve'in de yanına gelen hayranıyla ve hırsını belli edişiyle, aynı şeylerin Eve'in de başına geleceğini anlıyoruz. Karma etkisini haklı çıkaran bir final. Bizi sanata sürükleyen sanatçılar... Bir Eve hikayesinden çok Margo hikayesi bu.
Son olarak Margo Channing'in dediği gibi: Eve evil, little miss evil. Sinemanın en şeytan karakterinin hikayesi; All About Eve...